Temsilci Provokatör

                                             Hayvan Berk Noyan Ekşi    Lara: Merhaba Berk bu gün seninle modern insan hakkında konuşmak istiyorum.  İlk olarak modern insan nedir? Berk: Modern insan en ileri ve en donanımlı insandır. Modern insan, kendinden önceki her medeniyetin her insanın getirdiği bilginin üstüne bir şey koyan önceki bilgileri hem silen ve yeniden canlandıran insandır. Şimdi nasıl medeniyet bir duvar, duvar gibi düşünelim medeniyeti. O duvara her aydın her alkolik her sapık bir tuğla koyar. O medeniyet duvarını büyütür. O duvar tepeye doğru ilerlemeye başlar her tuğlayla beraber o tepedekiyle güneştir tanrı da diye biliriz insan üstüdür. Medeniyet aslında insan üstüne doğru ilerler medeniyet. Peki bu nasıl olur? Şöyle düşünelim ben bu kitaba baktım ki bu beyaz son...

               MEB'İN TEHLİKELİ OYUNLARI Bu yıl üniversite sınavına 3milyon 250 bin kişi, LGS'ye 1 milyon öğrenci girecek, peki MEB bu kadar kişiyi okullara kapatıp nasıl sosyal mesafe ve temizlik kurallarının  uygulanmasını sağlayacak? önceki sene bugünkü vaka sayılarının çok daha altındayken ertelenen sınavları bu sene ertelememekte ısrarcı, bunun sebebi ets tur un kar marjı mı yoksa öğrencilerin eğitim hayatı mı? peki daha güzel bir soru, hastanelerde yer olmamasına rağmen 4 milyon 250 bin öğrenciden kaçı virüsü kapar yada ailelerine taşırsa sağlık sistemi  kaldırabilir mi ? öğrencilerin doğru sayıları mı daha mühim yoksa nefes sayılarımı.                               

Berk Noyan Ekşi 12 Ocak 2002 de doğmuştur. Bir tane kız kardeşi ve bir tane abisi vardır. kitap okumayı,felsefeyi,hayvanları ve sohbet etmeyi çok sever. Özellikle de hayvanları ,köpekleri, çok sever. kendisi milli buz hokeyi oyuncusudur ama 8. sınıfda yani 14 yaşındayken oynamayı bırakmıştır.  Eğitim hayatında 5. sınıfa kadar ielev'de okumuştur ve sonra anne ve babasının ayrılığından sonra okul değiştirmiş ve 8. sınıfa kadar Ütopya okullarına gitmiştir. Lise hazırlık sınıfını Özel Işık okullarında okumuştur. Özel Adı Güzel güzel Sanatlar lisesinde okumuştur. Kocaeli Güzel Sanatlar lisesinde okumuş ve sonra şimdi okuduğu Fenerbahçe Anadolu Lisesine geçmiştir. Berk şu an Fenerbahçe Anadolu lisesinde eğitimine devam etmekte olan bir 12. sınıf öğrencisidir.

                        Neden?    Blog yazmaya başlamamın en önemli sebeplerinden biri seçmem gereken proje ödevlerinin içinde en özgün olabileceğimi düşünmem onun dışında benim için güzel bir deneyim olacağını düşünüyorum. Blog hesabımın adının Temsilci Provokatör olmasının sebebinden önce kelime anlamına bakmamız lazım. Provokatörün sözlük anlamı kışkırtıcı olarak geçmektedir. Eğer bir insanın düşünceleri koşulsuz bir şekilde kabul ediliyorsa o insan başarılı olarak sayılmaz. Her insanın okulda bile öğretilen kesin olan bilgileri düşünmesi gerekir. Bu yüzden ben de yazacaklarım ile sizin için bir provokatör olmak istiyorum. Benim yazdıklarımı direkman doğru ya da yanlış bulunması yerine düşünülmesini istiyorum. Bu yüzden bloğumun adı ''Temsilci Provokatör''. Bütün yazıların en temelinde bir soru var ve bu soru farklı sorulara kapı açmış olacak ve be...

 29 Kasım 2005 Salı günü saat 11.28 de dünyaya geldim. Bir anne bir baba ve iki tane beni çok seven abiye doğdum. küçükken dört yaşıma kadar hep bademciğimden dolayı hasta olurdum bu yüzden biraz zor bir küçüklük geçirdim. anaokulunun bir kısmını ielev de bir kısmında Bilfen de geçirdim ve 1. sınıfıda Bilfende okudum. ikinci sınıftayken Anne ve babamın ayrılmasıyla abilerim ile okul değiştirdik ve Ütopya okullarına geçtik Ütopya hem bizi hem de ailemize büyük katkılar sağladı ve bize okuldan daha fazlası oldu. Küçüklüğümden beri bir çok spor ile ilgilendim. Buz hokeyi,paten,Bale,jimnastik basketbol,yüzme gibi. şu an istek Atanur oğuz'a giden bir 9. sınıf öğrencisiyim.

 Bir evin içi nasıl olabilirki bazen üzücü bazen mutlu bazen korkutucu bazen de eğlenceli. Ama bana asıl sorulan soru benim evimin içi. Benim evimin içi Bordo, bu renk psikolojik olarak olumlu bir renktir, özgüven anlamına gelir. Benim evimin içi sadece dört duvar ve bir çatıdan oluşmuyor. Çünkü bir evi ev yapan içinde yaşayan ailedir. Neden borda derseniz de bordo ne kötü ne güzel bir renktir. Biraz kahverengi biraz kırmızı  birazda mora benziyor. Yani benim için mükemmel orantıda.Ama bazen rengin tonları birbirlerine karışıyor. Ama bu normal bir şey her ailenin iyi ve kötü zamanları olur.    Ama benim evim güzel anılarla dolu, hayata hazırlandığım bir yer. Bordo bir evde mutlu bir yaşam. Başka kim ne isteyebilir ki...                        

   Omşum Totoro, orijinal adı Tonari no Totoro olan, Hayao Miyazaki tarafından yazılıp yönetilmiş, 1988 Studio Ghibli yapımı bir Japon animasyon filmidir. İki kız kardeş ile orman ruhları arasındaki ilişkiyi anlatır. Filmin doğaüstü kahramanı olan Totoro, daha sonra Studio Ghibli'nin maskotu olmuştur.                                     Ne kadar çocuk flimi gibi gözüksede benim için dünyada ki en güzel film. Doğanın muhteşemliğini anlatan bir filim.  Filmde Totoro ormanın ruhudur ve kendini, anneleri hasta olan iki kız kardeşe gösterir ve onlara yardım eder.                                                  Aslında doğanın da totoro gibi olduğnu ve mucizelerle dolu olduğunu öğretiyor bize ve eğer doğayı ...

İstanbul'da ilkbahar, muhteşem bir zaman. Ben doğa ana olarak her yerde tekrar hayata başlıyorum ilkbahar da. Yolun kenarında,taşların arasında her yerde.       Benimle beraber insanlar,hayvanlar,herkes uyanıyor. Bu da beni mutlu ediyor. Ama insanlar benden ve benim güzelliğimden yararlanmak yerine arabaları ile beni daha çok mahvetmeyi tercih ediyorlar. İnsanlar daha çok geliştikce, bana daha çok saygı duyup değer vermek yerine beni daha çok yok etmeyi seçiyorlar. Yinede milyon insan içinde bin tanesini mutlu ediyorsam bu da beni mutlu ediyor. İstanbul gibi bir metropol, kargaşa dolu bir yerde bile beni seven ve bana özen gösteren hatta evine taşıyan kişiler bile var.         Ben İstanbul; uyandığımda  insanlar benim çiçeklerimi görünce yüzlerinde bir mutluluk beliriyor ve ben kendi kendime bazı insanlar hala hissediyor diyorum. Ben bu döngüyü milyalarca kez yaşasam da hiç bir zaman eskimiyorum.     Sonuç olarak; ben İsta...

Bir yemek yapmak aynı bir sanat gibidir. Ama benim tarifimin bir hikayesi var. Eski zamanlarda bir adam yaşıyormuş ve Türk olan bu kişi Amerikaya taşınmış. Bir yarışmaya katılmaya karar veren bu kişi bir türk yemeği olan bir tarifi yarışmaya sokmuş ve kazanmış. Bu gerçek bir hikayedir ve ben bunu bana annemin bir arkadaşının hediyesi eski bir yemek kitabından çözdüm bence çok değerli ve bilinmeyen gizli bir aşçı hikayesi.      Yemeyin adı  kitaptaki adıyla ''Heavenly Dısh'' koyulmuş.                    ''Heavnly Dish''Yemeğin tarifi: 500 gram Büyük Kuzey Fasulyesi    500 gram dilinlenmiş havuç 500 gram dilimlenmiş soğan 1 demet maydanoz 2 diş sarımsak 1 yemek kaşığı kereviz tuzu  1 çay kaşığı zeytin yağı  2 çay kaşığı biber  su ve tuz Fasulyeleri gece boyunca ıslatın düdüklü tencerenin içine yüksek ısıda yağ koyun ve ısınmasını bekleyin....

 Halk pazarı alışveriş merkezlerinin, marketin atası. Her türden insanın bulunduğu yer. Şu an alt kesimin gittiği yer olarak görünsede aslında çok daha ucuz ve taze meyve sebzeler bulunabilir. Ama o ortam ve arkadaşlığı hiç bir yerden bulamazsınız. İnsanlar bağırır ''Gel ablam! gell taze şeker gibi karpuz! varr!'' diye bağrırlar. Belki Z kuşağı için geçerli olmayabilir ama eminim ki çoğu Y kuşağında ki insan illa anneanneleri ya da anneleri ile küçükken pazara gitmiştir.                          Pazara girince o sebze, meyve kokusu.  Meyve bölümüne gelince o çileğin kokusu insanın içini eritiyor. Super marketlerde farklı taktikler denenmeye çalışılıyor ama halk pazarlarında meyveler kendi koku ve doğallıklarıyla bizi bekliyorlar. Evet belki dışardan kaos gibi gözükebilir. Ama şu ana kadar bulunan, en iyi ticaret fikirlerinden biridir.

Okul servisi kimine göre sıkıcı, kimine göre de zevklidir. Ama kimse, diğeri için ne kadar belirleyici bir yolculuk olduğunu bilemez. Her kişinin ayrı bir beden dili vardır ve bu beden dilinin kendileri hakkında ne kadar fazla şey söylediğini kimse bilemez. Okul servisinde de öğrenciler kendilerini aslında hiç bilmedikleri kadar ortaya koyarlar. Hatta psikologlar çocukların kendilerini en iyi şekilde oyun oynarken belirtiklerini söylerler. Belki düşüneceksiniz, okul servisi ile oyunun ne alakası var. Okul servisinde yapılabilecek çok fazla tipleme var kimileri kenarda uyur kimileri de şarkı dinler ve yolu izler.  Bazıları da canı sıkılır, mesela bu küçük çocuk etrafa bakıyor belki ilk defa servise biniyor. Bu çocuk ellerini saklıyor, belki bir duygusunu gizliyor? Elleri üşüyor? beden dilinde bir konuya asla düz bakamazsınız. Duyguyu, kişiyi kavrayıp anlamanız gerekiyor. Yani servis aslında kocaman bir duygu ve kendini belirtme yeri. Her yerde çok renk ve hikaye var. Bu sadece servi...

 Pencereden bakınca ne görüyorsun? Ben insan, araba, bitki, bulut, kar, yağmur, duygu... saysam bu döngü sonsuza kadar gidebilir ama en önemlisi sen ne görüyorsun?  Bir ağaç vardır tam kapının önünde, bu ağaç senelerdir oradadır ve sen  onun barındırdığı hayatları ve onun içinde olduğu mevsimsel döngüyü bile  fark etmezsin. Benim penceremin dışında kahverengi bir klasik araba var ben taşındığımdan beri orada  duruyor, sekiz aydır. Kimin olduğunu ya da neden orada durduğunu bilmiyorum. Belki o araba yaşlı bir amcanın senelerce çalışıp aldığı bir araba. Belki genç birisi ama klasik araba hayranıdır.                                 Benim penceremin dışında masmavi bir gökyüzü var. Her şeyi yukarıdan izleyen muhteşem bir düzene sahip. İnsanı görünce mutlu eden, saatlerce izleyebileceğin ve seni her saniyesinde mutlu eden bir gökyüzü.  Gece olunca da az da olsa yıldızların gö...